Dış Hastalıkların Tanısında Uygulanan Muayene Yöntemleri
Hastanın çevresinin incelenmesiyle elde edilen belirli sonuçlar, bir sıra değiştirici faktörün etkisiyle modifiye olmaya eğilimlidir. Bilindiği gibi hayvanlar, kendi bünyeleriyle ilgili bozukluklarÂda, duyup hissettiklerini söyleme kabiliyetinde değildirler. İşte bu özellik dikkate alınarak,
hastalığın oluşu, gidişi ve görünüşü ile geçirmiş olduğu değişimler hakkında hayÂvan sahibi veya bakıcısından bilgi almaya anamnez denir.
Görülen değişmeler hasta hayÂvan türlerine göre ayrıcalık gösterir. Köpekler; at, sığır ve diğer tür hayvanlara oranla insanlarla daha yakından ilişkideÂdirler. Bu nedenle az ilgilenilen türlerin bazıhastalıklarının saptanmasında güçlükler bulunur.
Hastanın özgeçmişinin saptanması, veteriner hekimlikte doğru bir tanının yapılabilmesi yönünden bir anahtar niteliğindedir. Bu bilgiler değerlendirilirken önce objektiviteyi dikkate almalı ve sonra sonuca gitmelidir.
Anamneze bağlı olan bazı bilgiler, hasÂtanın belli bir organ veya organlar sistemiÂnin muayenesini gerektirebilir. Yukarıdan beri sayıp geldiğimiz bilgileri toplayarak diyebiliriz ki, anamnez, veteriner hekimÂlikte dışhastalıklarının tanısı bakımından çok önemli bir basamaktır; ancak bu bilgi, hekimin ustaca hayvan sahibine veya bakıcısına soracağı sorular ve alınan yanıtÂlarla elde edilir.
Alınan bütün yanıtların değerlendirilmesinde hayvan sahibinin kültür derecesini de dikkate alarak, yanıltıcı ve sübjektiv ölçüleri değerlendirme dışı bırakmak gerekir.
Bazı hastalık halÂlerinde objektiv semptomları bulmak olanaksızdır. Örneğin: Sinir sistemiyle ilgili yeme ve yutma güçlüğü (dysphagia), tik benzeri kasılmalar, sara (epilepsy) gibi olgularda hasta sahibinden veya bakıcısınÂdan alınacak bilgi, hastalığın tanısında esas olur.
Sorular sorulurken teknik olmayan, basit, anlaşılabilir kelimeler kullanılÂmalıdır. Birçok hasta sahipleri, sorularda kullanılan teknik terimlerin etkisi altında şaşırır, vereceği yanıtları karıştırır veya bu terimlerle karşılaştığında gönülsüz, istekÂsiz yanıtlar verir.
Hastanın özgeçmişi hakkında basit şekilde bilgi almak gerekir. Hekim doğru soru sormayı bilmelidir. Klinisyen hekim hastalığın tarihçesi hakkında bilgiyi alırken tam ve doğruluğunu bilmek için belli bir sistem içinde hareket etmelidir. Genel olarak bu sistem dışhastalıklarının tanısında şöyle olmalıdır.
Hayvanınızın nesi var? Niçin getirdiÂniz ve ne zamandan beri hastadır?
Bu soru ile hastalığın süresi hakkında hekim bilgi edinir. Hastalıklar klinik yönünden: Perakut(peracute), akut (acute), subakut (subacute), ve kronik (chronic) olmak üzere seyrederler.
Hastalık henüz şekillenmiş, yani üzerinden bir gün geçmemiş ve birkaç saatlik bir sürede oluşÂmuşsa, bu perakut seyirli dönemdedir demektir.
Hastalığın oluşu birkaç günden bir haftaya kadar bir dönemdeyse akut devrededir;
hastalık daha da eski ve 10-15 gün evvel olmuşsa subakut devreye girÂmiştir.
Bundan da eski durum gösteriyorsa yani haftalar, aylar evvel şekillenmiş ise, artık kronik seyirli bir hastalık halindedir.
Hastalıkların klinik gidişinin belirlenÂmesi sağaltım ve prognoz yönünden önemÂlidir. Çünkü:Perakut veya akut devredeki hastalıklar uygun bir sağaltım ile daha kolay ve hiçbir bozukluk bırakmaksızın iyileştirilebilirler.
Buna karşılık subakut ve hele kronik devreye girmiş hastalıkların sağaltımı oldukça zor ve uzun süre alır, bazen de olası değildir. Hastalık eskimiş hallerde sağaltılsa bile yerinde veya hayÂvanınvücudunda çoğu kez bazı özürler bırakır.
Hastalık ani bir şekilde mi, yoksa yavaş yavaş mı gelişti?
Bu sorunun çeşitli yönlerden Önemi vardır. Bazı hastalıklar vardır ki, örneğin: Kemiklerde oluşankırık (fracture), eklem burkulması (distortion), çıkık (luxation), tendolarm kopması (rupture), trafik kazaları sonu oluşan kommosyo ve kontüzyo serebriler birdenbire şekillenirler. Şekillenmeleri ile birlikte dikkati çeker derecede semptomlar ortaya çıkar.
Buna karşılık evcil hayvanlarımızın ekstremite kemiklerinde, çoğunlukla incik ve falankslar bölgesinde, uzun süreler içinde oluşan ekzostozlar (periostitis chronica ossificans); eklem kapsulalarında aseptik (mikropsuz) nedenlere bağlı olarak sinovyanın artması ile beliren yumuşak fluktuan şişkinlikler (hydarthrose); kanatlılarda taban yastığı nekrozu; köpeklerde konjunktivitis follikülaris (conÂjunctivitis follicularis); çeşitli fistüller, ulkuslar, osteoartritis kronika deformansyavaş gelişen hastalıklara örnek olarak veÂrilebilirler.
Hayvanın kayıp düşmesi ve yerde bir süre sürüklenmesi sonu ezilen bölgedeki derinin altında ayrılan bağdoku aralıklarına sızan kan serumu (collectio-sero-sanguine) veya kan toplanması (haematom) etkiyi izleyen kısa bir sürede oluşurlar. Keza çifte darbesi, ucu küt bir kazık üzerine düşme sonu karın duvarı kaslarının yırtılmasıyla, karın iç organÂlarından bir veya birkaçının bu yırtıktan çıkıp deri altında toplanarak bir şişkinlik halinde belirmesi (karın fıtkı) ani olarak oluşan hastalıklara örnek verilebilir. Oysa urların büyük bir kısmı organizmada yavaş büyürler; ancak haftalar veya aylarca sonra dikkati çeken bir büyüklük alırlar.
Yukardaki açıklamadan anlaşılacağı üzere, bu soruya hekimin alacağı yanıt, hastalığın tabiatı ve gidişi hakkında bilgi verir.
Hastalığın gidişinde bir artma veya azalma oldu mu?
Birçok hastalık vardır ki, bunların zaman geçtikçe gösterdikleri bulguların kalite ve kantitesinde birtakım değişimler olur ve bu değişmeler kendini azalma veya artma, ya da tamamen ortadan kaybolma şeklinde gösterir.
Örneğin: Hareketsizlik veya kas romatizmasına bağlı olarak gelişen bazı bulgular (tutukluk veya topalÂlık durumu) hayvan çalıştırılıp, vücudu ve kasları ısındıktan sonra hafifler veya kayÂbolur. Vücut tekrar soğuduğu zaman yine ortaya çıkar.
Tektırnaklılarda, hava kesesiÂnin irinli yangısında, (saccus aerophorusun empyemi) hayvan çalıştıkça veya yürütülüp koşturuldukça burundan gelen irinli akıntı daha da çoğalır.
Dişetlerinde oluşan urlar (epulis), dil üzerindeki yaralar ve diş kırıkları, fistül, diş çürükleri (caries) veya diş taşları (tartar-tartre) gibi hastalıkÂlarda, ağızdan damlalar halinde akan salya miktarının yeme, çiğneme ve su içme zamanlarında arttığı görülür.
Arka bacakÂlarda articulus tarsi’nin medial yüzünün distal kısmında şekillenen eparven (osteoarthritis chronica deformans) de, hayvan ahırdan çıkarıldığında topallar. Hayvan bir süre çalıştırılıp vücudu ısınÂdıktan sonra bu topallık azalır veya kayÂbolur.
Tümörler ise zaman geçtikçe büyürÂler.
Hastalık nasıl oluştu?
Seyahat sırasında ve özellikle dar ve sıkışık bir şekilde yapılan hayvan nakliyatında hava nemli ve çok sıcak ise, çoğu kere bitkinlik ve şok halinde kendini belirten ısı vurması (thermophlegia) akla gelmelidir.
Av köpeklerinde av sırasında görülen yaralanmaların pek çoğu saçma tanelerinden ileri gelmektedir.
NallamaÂdan sonra şekillenen topallıklar daha çok nallama hatalarına, nalın çivilerinden birinin tırnağın canlı dokusuna girmesi, kızgın nalın iyice inceltilmiş tabanı yakÂması ile ilgili bozukluklara işaret sayılır. Bazen tırnağın fazla yontulması nedeniyle taban ezikleri şekillenir (bleme).
HayvanÂların yatırılmaları sırasında önbacaklarda felç (paralysis) saptanır. Özellikle n. radialis’in felcinde (radial paralysis), eklemler fleksiyon halini alarak, tırnağın ön yüzüÂnün yerde sürünmesi görülür.
Yüzde ezilÂmeler sonu gözkapağı veya dudakların felci (facial paralysis); hayvan yatmış vaziyette çok çabalar, yerden kalkamaz ve aynı zamanda belde kuşak şeklinde terÂleme de varsa arka kısmın felci (parapleÂgia), columna vertebralis’in özellikle sacroÂlumbal bölgesinin kırık, çatlak veya dislokasyonları anımsanır.
Hayvan bir içhastalık geçirmiş midir?
Bu sorunun bazı yönlerden önemi vardır. Birçok hastalıklar, bazı içhastalıkların bir sonucu veya komplikasyonu olarak görülmektedir. Örneğin: Sancı (colic) nöbetlerinde ve sindirim kanalındaÂki çeşitli yangısel olaylara bağlı olarak şekillenen sindirim bozuklukları nedeni ile corium parietale’nin diffuz ve aseptik yangısı şekillenir. Brusellosis, tektırnaklılarda su sakağısı (adenitis equorum) ve sığırlarda tüberküloz hastalıklarının bir komplikasyonu olarak tendo kılıflarının yangısı (tendovaginitis) ve eklemlerin yangısı (arthritis) şekillenmektedir.
Hayvana daha önce bir sağaltım uyguÂlanmış mıdır?
Sağaltım, bir veteriner hekim tarafından mı yoksa amprikler tarafından mı yapılmıştır? Hayvan sahiplerinin çoğu ve özellikle cahil kimseler, hastalanan hayÂvanlarını bazı ampriklere gösterirler ve sağaltımını isterler. Bu kişiler kendi görgü ve bilgilerine göre, çoğu kere yanlış bir sağaltım uygularlar. Örneğin: Bilek ekleÂminde lokalize olan bir hastalıktan ileri gelen topallığı, omuzda bularak oraya kendi bilgileri ölçüsünde müdahalede bulunurlar. Böylece mevcut hastalığa yanÂlış sağaltım sonu bir diğerini de ekleyerek veteriner hekime hastayı getirirler.
Bazen de hastaya daha önce bir veteriner hekim tarafından belli bir sağaltım uygulanmış; fakat iyileşme elde edilmemiş olabilir. Bu durumda, elde edilen bilgi ile yeniden uygulanacak sağaltımın yönü değiştirilmiş olur. Sağaltımdan yarar görmüş; fakat üzerinden yeteri kadar zaman geçmemişse, aynı sağaltıma daha bir süre devam etmek gerektiği kanısına varılır.
Hiç şüphesiz hasta hayvanın gerekli anamnezi alındıkÂtan sonra, yeni baştan sistematik muayeÂneye tabi tutulması gerekir. Evvelce yaÂpılmış sağaltımlar içinde serum enjeksiyÂonları veya kan transfüzyonu gibi işler de bulunuyor ve bu gibi sağaltımların tekrarÂlanması gerekiyorsa dikkatli davranılmalıdır. Zira çeşitli allerjik reaksiyonlar ve bu arada ölümle sonuçlanacak anaflaktik şok ile karşılaşılabilir.
Hayvanın iştahı, susama hali nasıldır? İdrar ve dışkısını normal yapıyor mu?
İdrarın renginde dikkati çekecek bir hal var mı? Dişi ise kızgınlık devresinde olup olmadığı, ne gibi besinlerle beslendiği hakkında bilgi edinmek olayların birçoğunda tanı için yardımcı olur.
Hayvanın daha evvel aynı şekilde hastalanıp hastalanmadığı sorulur.
Bir nüks olup olmadığının araştırılması önemlidir. Mevcut hastalığın varsa yanınÂdaki hayvanlarda da bulunup bulunÂmadığının açıklanması bulaşıcı ve nükseÂdici karakterdeki hastalıkların tanısında yardımcı olur. Bir grup hayvanda baş gösteren hastalıkların anamnezinde ilk adım, hastalığın çıktığı anlarda, hasta sahibi veya bakıcılarının gördükleri sempÂtom ve anormallikleri detaylı olarak saptaÂmaktır.
Bazen tanı, mevcut anamneze ve hastalarda görülen semptomların saptanÂmasıyla birlikte, hastalıktan ölen hayvanÂların otopsi bulgularına dayanılarak konur.
Yukarıda sırayla kaydettiğimiz sorular, dış hastalıkların tanısı yönünden hasta bir hayvanın muayenesinde, hayvan sahibine ve bakıcısına sorulması gereken temel sorulardır.
Doğaldır ki, hekim muayenesini yaptığı hastanın durumuna ve kendi düşünüş tarzına göre, arzuladığı herhangi bir noktanın aydınlatılması yönünden aklına gelen diğer bir çok soruyu sormakÂtan çekinmemelidir.
Hastanın Genel Durumu
Hastanın genel durumu; dıştan bakılÂdığı zaman hayvanın görünümünü tamamÂlayan dış görünüşüSignalement=eşkal ile, dış sağlık durumunu kapsayan Habitus’dan ibaretdir.
Dış Görünüş (Signalement): Belli bir sıraya göre, veteriner hekim tarafından her zaman bilinmesi gerekli bölümleri içine alan Günlük işler içerisinde, bilimsel çalışÂmalarda ve yargıya ait raporların düzenÂlenmesinde hayvanın signalementinin noksansız ve kusursuz olarak sıralı bir şekilde saptanması hekimlik nosyonunun önemli bir faktörüdür. Bu bölümde aşağıÂdaki kısımlar vardır.
Hayvanın Türü: Bu deyimden hasta hayvanın tektırnaklı (equidae), çifttırnaklı (ruminant), etyiyen (carnivor), hem et ve hem de diğer şeyleri yiyen (omnivor) ve kanatlı (avis) bir hayvanın olduğunu anÂlarız. Bu dışhastalıklan yönünden birçok olguda tanı için önem taşır.
Bazı hastalıkÂlar vardır ki, sadece bir tür hayvanda görülür. Örneğin: Tırnak arası derisinin nekrozu ile özelleşen hastalık (Panaritum), gevişen hayvanlara özgüdür. Yazyarası Habronema muska adlı bir tür nematodun larvaları tarafından oluşturulan hastalık tektırnaklılarda görülür.
Hayvanın Irkı: Burada hayvanların yerli veya yabancı bir ırka ait olup olmadığı araştırılır. Doğaldır ki, yerli ırkÂlarımız yaşadıkları çevrenin türlü koÂşullarına alışkın olduklarından, dış ülkeÂlerden getirilen yabancı ırk hayvanlara oranla hastalıklara daha dayanıklıdırlar.
Soğukkanlı (ağır ve büyük kitleli, lenfatik) hayvanlara oranla sıcakkanlı hayvanlarda, şiddetli ve ani hareketler, çabalamalar sonu kırıklar daha çok şekillenir.
Sinir ezilmeleri (paresis.ve paralysis), kas ve tendo kopmaları bu gibi sıcak kanlı hayÂvanlarda çok olur.
Çoğu kez derisi kalın olan yerli ırk hayvanlarda herhangi bir hastalığın sağaltımı amacıyla irkiltisel ilaçların kullanılması gerekirse, derisi ince olan safkan hayvanlara oranla bunlarda daha etkili olan irkiltici ilaçlara başvuruÂlur.
Apparatus sesamoideus’un kroÂnik yangısına (podotrochlitis chronica) daha çok safkan atlarda, dar ve kuru tırÂnaklılarda cartilago ungulae’nin kemikÂleşmesine (ossificatio cartilago ungulae) ise, lenfatik yapılı hayvanlarda rastlanır.
Örneğin: Açık donlu, derisi pigmentsiz beyaz kıllarla örtülü hayvanlarda, dış irkiltiler nedeniyle (ışınlar, şimik ve fizik irkiltisel faktörler, v.b.) deri yangılan (dermatitis), koyu renkli deri ve kıllarla örtülü hayvanlara oranla çok daha kolay şekillenir. Açık donlu hayÂvanlarda (kır), melanom ve melanosarkom gibi tümörler daha çok görülür. Kır dondaÂki hayvanlarda, çeşitli pigment anomalileÂrine ve bu arada gözün tunica vasculosasının renksiz olmasına (albinismus oculi) sık rastlanmaktadır.
Hayvanın Yaşı: Birçok hastalıklar belli yaşlar arasında görülür. Örneğin: Kötü huylu tümörler daha çok yaşlı hayvanlarÂda; iyi huylu tümörler de genç hayvanlarÂda çok şekillenir.
Bacakların kemik çatısınÂda periostun yangısı sonucu şekillenen kemik çıkıntıları (exostosis) gençlerde; göbek kordonu yangısı (omphalitis), göbek kordonu venalarının yangısı (omphaÂlophlebitis) daha çok yeni doğanlarda oluşur.
Prostat tümör ve hipertrofileri, çoğunlukla yaşlılık devresinde raslanan hastalıklardandır.
Kastrasyondan sonra görülen kanama (hemorrhagia) yaşlı hayÂvanlarda sık olur. Raşitizmde kemik sisteÂmi hastalığı genç, henüz gelişimini bitirmemiş olan hayvanlarda oluşur.
Genç hayvanlarda genel olarak hastalıklara karşı direnç, yaşlılara oranla daha çoktur. Bu nedenle genç hayvanlarda şekillenen kırıkÂlar, yaralar ve operasyonlardan sonraki iyileşmeler, yaşlı hayvanlara oranla çok daha çabuk olur.
Hayvanın sürekli yatmasını gerektiren ağır hastalık ve nekahet devreÂlerinde, ağır cüsseli hayvanlarda yerle temas eden çıkıntılı vücut kısımlarında ezilme ve sürtünmelerden dolayı dekubituslar çok şekillenir.
Bazı operasyonlardan sonra hastanın askıya alınması gerekir. Bu gibi hallerde iri cüsseli hayvanlara oranla; hafif ve küçük yapılı hayvanların askıya alınması daha kolaydır.
Cinsiyet: Bu deyimden, hayvanın dişi veya erkek olduğu anlaşılır. Cinsiyetin, dış hastalıkların tanımında da yeri vardır.
Örneğin: Gebe hayvanlarda zamanla karın bölgesinde görülen hacim artmaları norÂmal bir durumdur.
Kızgınlık zamanında görülen sinirli haller veya vaginadan az çok kanlı bir akıntının gelmesifizyolojik bir olayın belgesidir.
Çok aksilik gösteren, aşırı cinsel davranışlara sahip (nymphoÂmania) dişi hayvanlarda ovarium üzerinde kist, tümör ve benzeri hastalıkların bulunÂmasından şüphe edilir.
Erkekler de ise, teslislerden bir veya her ikisinin karında veya annulus inguinalis’te kalması(cryptorchismus abdominalis ve inguinalis) sonucu hayvanda şiddetli huysuzluk ve aşırı cinsel istek görülür.
Dişi hayvanlarda dış idrar yolu (urethra) düz ve kısa olduğundan idrar yolu taşları (urolythiasis) erkeklere oranla çok az görülür. Burada birçok hastalıkların kalıtsal olarak yavruÂlara ana ve babadan geçtiğini de hatırlatÂmak yerinde olur.
Bunlardan safkan atlarÂda kronik kornaj (n. recurrens’in felci), çeşitli hayvan ırklarında göbek fıtkı (herÂnia umblicalis), diş bozuklukları ve anoÂmalileri dış hastalıklar için verilebilecek kalıtsal örneklerdir. Böyle hastalıkların bulunduğu hayvanlar damızlıkta kullanılÂmaz.
Hayvanlar gebe oldukları zaman daha az hareketli, hareketlerinde daha ölçülü, yavaş ve daha uyumlu olurlar. Bunun bir hastalıkla ilgili olmadığını bilmek gerekir.
Hayvanın Gördüğü iş (Hizmet): Bazı dış hastalıklar hayvanların gördükleri işlerle ilgili olarak şekillenir. Örneğin: Ekstremitelerin fleksor tendolarmm yangısı (tenÂdinitis) koşum ve çekim hayvanlarında, m. flex. dig. prof. da; binek ve yarış atlarında m. flex. dig. supf., te olur.
Saçma ve diğer silahlardan ileri gelen ateşli silah yaralarıÂna av köpeklerinde ve av hayvanlarında sık rastlanır.
Yarış ve konkur atlarında; ekstremitelerde eksoztozlara, eklem ve synovial kese hastalıklarına çok rastlanır.
Habitus
Bu bölümde, muayenesi yapılan hayvanın dış görünümündeki tavırları, varsa özel vaziyetleri, yüzündeki ifade ve vücut yapısı incelenir.
Tavır ve Davranışlar: Topluluk (sürü veÂya hayvan grubu) içinde bulunan bir hayÂvan, butopluluktan ayrılıyorsa ve yalnız kalıyorsa, bu hal hayvanın hasta olduğuna işarettir.
Tavır ve görünüş bir hayvanın sıhÂhatinin bir dereceye kadar aynasıdır. Hayvan dış uyarımlara normal şekilde ilgi gösterip cevap veriyorsa, böyle hayvana sıhhatli hayvan denir. Hasta hayvanların tavır ve davranışları istirahat halinde, ayakta, yürürken ve yattıkları zaman izlenir.
Hayvanın dinlenme halindeyken, dış uyarılara karşı duyarlık derecesi normal mi?, yoksa artmış mı?, bakılır. Eğer ilgili ve yanıt derecesi belli belirsiz şekilde azalmış ve değişik şekilde reaksiyonlar gösteriyorÂsa, böyle hayvana durgun veya duyusuz (apathic) denir.
Hayvan ayakta; fakat çevresinden gelen bütün uyarılara karşı kayıtsız ise, böyle hayvana ses ve hareketÂleri donmuş, durmuş çöküntü içindedir denir. Bu son iki hal özellikle kurşunla oluşan subakut intoksikasyonlarda görülür. Bazı asetonemi olayları ile tektırnaklılarda encephalon ve medulla spinalis’in yangılarında da, hayvanlar yukarıdaki durgunluğa benzer bir durum içindedirler.
Apati ve depresyonun son dönemi komadır ki, bunda hayvanda bilinç kaybolmuştur ve uyanma yeterli güçte değildir. Bunun tersi olan eksitasyon halleri çok değişik fazlar gösterir. Duruş halinde hayÂvanın ürkek, endişeli bir hal alması ve adımlarını atarken düzensiz bir şekilde hareket ettirmesi, önden bakıldığında gözÂlerin normal görünüşte; fakat pupillaların genişlemiş olması, hayvanın başını biraz yukarı kaldırarak adeta çevreden gelecek uyarıya hazır bir pozisyonda bulunması, bakarkörlüğe (amaurosis bulbi’ye) işarettir.
Hayvanın bağırması, inlemesi veya daima huzursuz bir şekilde yer değiştirmesi oldukça kuvvetli bir ağrı hissinin bulunÂduğuna belgedir.
Kuyruğun kalkık ve oldukça sert şekilde dik tutulması; bacakÂların gergin düz bir çizgi şeklinde yere basÂması; başın ve boynun gergin, palpebra tertianın gözün önünün büyük bir kısmını kapatacak şekilde göz üzerine düşmesi; çiğneme ve yutma hareketlerinin yapılmaÂması, hayvanda tetanoz (kazıklı humma) hastalığının tipik dış görünümünü işaret eder.
Karnivorlarda vahşi hareketlerin görülmesi, çoğu kere kuduz hastalığında olduğu gibi serebral merkezlerdeki eksitasyonları, ağır madenlerle (kurşun gibi) intoksikasyonlan veya asetonemi olgularını anımsatır.
Hastanın alacağı anormal vaziyetler hastalığın ilerleme, gerileme durumu ile şiddetini bildirir. Örneğin: Ekstremitelerin ağrılı hastalıklarında, hayvan o bacağı üzeÂrine ağırlık vermemek için bacağını anorÂmal ve özel pozisyonlarda tutar.
Bir at, ayakta duruş vaziyetinde, ağırlığını bir ayaktan diğerine sürekli aktarıyorsa, yan yana bulunan bu ayaklarda arpalama (pododermatitis aceptica diffusa) veya bir osteodystrofia fibrosa’nın başlangıç döneÂminin bulunduğu anlaşılır.
Dirseğin vücutÂtan uzak tutulması (abduction) hali hayÂvanda göğüs bölgesinde duyulan ağrı veya solunum güçlüğüne belgedir.
İki gözü de görmeyen koyunlar genel olarak hareketsiz bir şekilde dururlar. Başları yukarıya kalkık ve adeta herhangi bir anda atlamaya hazırmışlar gibi bir izlenim verirler.
Hayvanın Hareket Halindeki GörünüÂmü: Birçok hastalıklarda hasta hayvan yürürken özel vaziyetler gösterir. Örneğin: Gerçek serebellar ataksi (vücut ve bacak hareketlerinde görülen düzensizlik) bacak hareketlerinin tümü üzerinde etkili olur. Normal adımlar arasında görülen düzen tamamıyle bozulmuştur, bacaklar birbirine çarpıp dolaşarak hareket eder, dolayısıyle her yöne doğru sallantılı bir yürüyüş şekli belirir.
Ekstremitelerin dokularında şekilÂlenen tendolarm yangısı (tendinitis), eklemlerin yangısı (arthritis), kasların yanÂgısı (myositis), periost’un ve tela ossea’nm yangısında (osteoperiostitis ve ostitis) çoğu kez derecesi ve şekli değişik bir topallık dikkati çeker.
Radial paralisisde, dirsek eklemi aşağı düşmüş, bacak karpus ve topuk eklemlerinden az çok fleksiyon haÂlinde, sümbüğün uç ve önüyle yerde sürünerek ilerler.
Nervus fasialis’in paralizisi hangi tarafta şekillenmişse, sağlam taraftaki kasların kontraksiyonlarının etkiÂsi altında, hastalıklı yöndeki dudağın ve yanağın sağlam yöne doğru çekildiği ve asimetrinin şekillendiği dikkati çeker.
Yatmış vaziyetteki hayvanın kalkmaya yetenekli bulunup bulunmadığının kontrolü yapılmalıdır.
Tektırnaklılar eğer hasta değillerse, bütün gün ayakta dururlar. YatÂtıklarında yan taraflarına, bacaklarını büÂkük olmamak üzere uzatırlar.
Ruminantlar ön ve arkabacakları bükük olarak göğüs üzerine yatarlar. Karnivorlar ekstremiteleri bükük olmak üzere göğüs karın ve biraz da yana doğru yatarlar.
Kanatlılar bacakları bükük şekilde vertikal olarak göğüs ve karın üzerine çöker ve öylece yatarlar.
Kanatlılar, karnivorlar ve tektırnaklılar seslenme ve dokunmalarla kolayca ayağa kalkarlar. Ruminantlar zorlukla kaldırılaÂbilirler.
Öğrenme serüvenimiz asla bitmeyecek, öğrenmek için öğrenci olmaya devam…
Veteriner Hekim